17 Mayıs 2016 Salı

1984 Kitabıyla İlgili Düşüncelerim

George Orwell'in 1984 adlı romanını çok başarılı buldum. Yazarın Hayvan Çiftliği romanını da okumuştum ve onu da beğenmiştim. İki kitabın konuları bence benzer. 1984 kitabında Büyük Birader topluma kendi fikirlerini baskı yoluyla benimsetmeye çalışıyor. Buna karşı bile çıkmadan kabul edenler ve karşı çıktıkları halde kabullenmek zorunda kalan bir topluluk var. Bence hayatın her yerinde karşımıza Büyük Biraderler çıkabilir. Bizim yapmamız gereken ise kendi kararımızdan vazgeçmemek ve doğru bildiğimizi yapmak diye düşünüyorum. Eğer bir toplumda kimse sorgulamazsa, araştırmazsa ters gidecek olan konular olacaktır ve toplum artık bir diktatörün elinde olacaktır. Hiçbir zaman benliğimizi, haklarımızı, eşitliği unutmamalı; haksız baskılara boyun eğmemeliyiz.

1984

   Roman distopik bir eser sayılabilir. Kitap ana hatlarıyla 3 kısımda incelenebilir. İlk olarak toplumdaki günlük hayat ve memur olan Winston Smith'in yeri işlenir. Sonra Julia isminde bir kadınla yaşadığı cinsel ilişki ve ülke yönetimine karşı olan düşünceleri anlatılır. Son olarak ise Winston Smith'e uygulanan işkence ve onun fikirlerinden vazgeçişi ve istenilen düşüncede bir vatandaş oluşu anlatılır. Kitapta yeryüzü Okyanusya, Doğu Asya ve Avrasya
isimlerine sahip olan farklı yönetim tarzlarının hakim olduğu üç süper gücün kontrolü altındadır. Okyanusya Totaliter bir yönetim şekline sahiptir ve ülkeyi lider Büyük Birader ve Ingsos (İngiliz Sosyalizmi) partisi yönetmektedir. Kitapta harika bir şekilde işleyen ama yanlışlarla dolu olan bir yönetim tarzı anlatılmakta. Kitapta bu yönetim tarzı Winston Smith etrafından anlatılmaktadır. Toplumda sınıf ayrımı vardır. Toplumdaki herkes bir düşünceye inandırılmak istenmekte ve farklı düşünen ve bu yönetime karşı çıkan insanlar ise
sistematik işkencelerle yeniden eğitimden geçirilmekte. Aslında insanlar bir sistemin kölesi yapılmakta.

     ''Geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder. Bugünü kontrol eden geçmişi de kontrol eder.''

     Kitapta Sevgi Bakanlığı sisteme karşı gelenlerin fikirlerinden vazgeçmelerini, isyan ve işkenceyi sağlar. Sevgi Bakanlığı ideal olan düzenden farklı düşüncelere sahip olanların ceza olarak itiraflarını alır ve pişman olmalarını sağlar. Doğruluk bakanlığı ise ülkede tele-ekranlarla yapılan gözetimi sağlar. Kitapta toplum üzerinde bir baskı oluşturulmuştur ve düşünmeyen, sormayan, araştırmayan bir toplum oluşturmak amaçlanmıştır. Çünkü bir toplumdaki insanlar düşünmezse devleti yönetmek kimse hak hukuk aramayacağı için çok daha kolay olacaktır. Düşünce polisi düzene karşı olanları yakalar ve etkisiz hale getirir.

     ''Düşünce suçu, ölümü gerektirmez: Düşünce suçunun KENDİSİ ölümdür.''

   ''Büyük Birader Seni İzliyor'' mesajları ve kameralar insanların karşıt bir eylemde bulunmalarını engellemektedir.

     Kitaptaki kahramanlardan olan memur Winston Smith en başta baskıcı iktidara karşı olan bir memurdur. Ancak sonra işkence uygulanarak kendi doğruları unutturulur ve o da halktan biri olur. Kitabın sonunda Winston partinin varlığını kabul eder ve yönetimin istediği gibi davranır. Artık o da herkes gibi düşünmeyen, sorgulamayan, sade bir vatandaş olmuştur.

 ''Bilinçleninceye kadar asla başkaldıramayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler.''

16 Mayıs 2016 Pazartesi

1984, George Orwell

''Kimse yönetime onu bırakmak için geçmez. İktidar araç değil, amaçtır. Kimse bir devrime bekçilik etmek için diktatörlük kurmaz; devrim diktatörlüğü kurmak için yapılır. Baskı kurmanın amacı baskı kurmaktır. İşkencenin amacı işkencedir. İktidarın amacı iktidardır.'' George Orwell - 1984